21 Mayıs 2009 Perşembe

Patlıcan Püreli Tavuk ve Havuç Kabak Sote



Doğa sevdası
Havaların ısınmasıyla sevinen ben ve benim gibi yurdum insanı haftasonu gelince kendini piknik alanlarına ışınladı. Etrafımız betonlarla çevrili olunca, ve de kış haddinden fazla uzun sürünce ister istemez yeşille kucaklaşmak tek özlemimiz olmuştu. Neyse ki bunu geçtiğimiz haftasonu giderme şansına sahip olduk. Temiz hava, mangal kokusuyla da karışınca daha bir keyifli oldu tabiki :)
İnsanoğlunun bu doğaya ve yeşile olan sevdası hiç bitmez.Bitmemeli de zaten.

Bir kayın ağacının 72 kişinin 1 günlük oksijen ihtiyacını karşıladığını düşünürsek ağaçların hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğu ortada.
Ne yazık ki şuursuzca hareket edip doğayı tahrip edenler, orman yangınlarına sebep olanlarda yok değil.
Böyleleri “Erkut Abi” ye teslim edilmeli :DDD
O da “Alın bunların her birini tek tek Tema Vakfı’na üye yapın. Her gün en az 50 ağaç dikip, o ağaçlar yeşerene kadar ormandan çıkmasınlar. Bundan sonrada yeşilden başka renk kıyafet giymesinler” diye cezalandırırdı :DDDDDD Hahhahha :D

Hatırlarsanız küçükken dinlediğimiz tüm masallarda orman vardı. Kırmızı başlıklı kız büyükannesine giderken ormandan geçmek zorundaydı. Pamuk Prenses ve yedi cücelerin kulübesi ormanın içindeydi. Hansel ve Gretel çikolatalarla kaplı kulübeye ormanda kaybolduklarında rastlamışlardı. Ormansız bir masal yok gibi bir şeydi. Bu kadar ormanla iç içe büyümemize rağmen şimdi sadece piknik yapmak istediğimizde ormanlara koşuyoruz.
Populasyon arttıkça yaşam alanlarımız yeşilden uzak, sanayiye yakın yerler oldu. O masallardaki ormanlar azalıp yerini sitelere, kentlere bıraktı. O yüzdendir bu kadar yeşile, doğaya hasretimiz. Bir metrekare çim görünce piknik yapma isteğimiz.(örnek: sahil yolundaki yeşil alanları piknik alanı haline getiren ahali)

Keşke her birimiz, bütün dünya insanları, yaşadıkları evin kapısından çıktıklarında bahçelerindeki ağaçların gölgesinden geçerek onların bıraktığı oksijeni soluyarak güne başlayabilselerdi.
Hepimizin ömrü uzar, hücrelerimiz her sabah saf oksijenle yenilenir, daha geç yaşlanırdık. Hastalıklara daha az yakalanırdık.

Bu kadar alışveriş merkezi yapılacağına o alan park ya da koru haline getirilse.
İnsanlar yürüyüş ya da piknik yapmak için bu kadar uzun yol katetmese.
Küresel ısınma olmasa, kuraklık çoğalmasa.
Kuş sesleri artsa, grilik azalsa.
Yeşil alanlar çoğalsa, çoğalsa, çoğalsa…
Hiç bitmese….
:)


Tavuk ve sebzelerin uyum içinde mideye indiği hafif,pratik ve enfes bir yemek tarifi. Muhakkak deneyin.

Malzemeler (2 kişilik)

  • 6 adet şinitzel dilimi olarak tavuk göğsü
  • 4 adet patlıcan
  • 1 çay bardağı süt (tavuk için)
  • 1 çay bardağı süt (püre için)
  • 1 tatlı kaşığı tereyağı
  • 3 adet havuç
  • 3 adet kabak
  • Yarım bağ dereotu
  • tuz, pul biber

Yapılışı:

  1. Patlıcanları bir kaç yerinden delip közleme tenceresinde közleyin.
  2. Tavukları jülyen kesip 1 çay bardağı sütle suyunu çekene kadar pişirin.
  3. Közlenen patlıcanların kabuklarını soyup küçük parçalar halinde dilimledikten sonra rondoda çekin.
  4. 1 tatlı kaşığı tereyağını derin bir kapta eritip üstüne 1 çay bardağı sütü dökün.Patlıcanları ve biraz tuzu ilave edip koyulaşana kadar pişirin.
  5. Ayrı bir teflon tavaya 1 yemek kaşığı sıvıyağı kızdırın.İçine önce jülyen kesilmiş havuçları(5 dakika kadar) sonra jülyen kesilmiş kabakları ilave edip sebzelerin piştiğinden emin olana kadar soteleyin.
  6. En son ocağı kapatıp dereotunu ve dilediğiniz kadar tuz katıp karıştırın.
  7. Servis tabağına önce patlıcan püresini, üstüne tavukları yanınada sebze sotesini koyup servis edin.

Not: Tavuk yerine sotelik kırmız ette tercih edilebilir.


ÖNERİYORUUUM !

STAR TREK
1966 yılında televizyon dizisi olarak başlayan “Uzay Yolu” efsanesi, 2008’de serinin 11. filmi ile yoluna devam ediyor. Kaptan Kirk ile Bay Spock'ın Yıldız Filosu Akademisi'ndeki ilk tanışmalarını ve Atılgan uzay gemisiyle maceraya ilk adım atmalarını konu alıyor günümüze uyarlanan film. Lost'un yapımcısı J.J.Abrams her zamanki gibi başarılı bir yapıta daha imzasını atmış.

Harika bir bilimkurguydu.Sevenler kaçırmasın.

Melekler ve Şeytanlar
DAN BROWN
Filmini henüz seyretmedim.Ama bu hafta yapacaklarım arasında yer alıyor.Çünkü serinin en beğendiğim kitabı bu olmuştu.
Kitaptan aldığım keyfi filmde alabilirmiyim bilmiyorum.
Genelde hayalkırıklığı oluyor çünkü. Da Vinci şifresinde öyle hissetmiştim.
Ama kitap olarak tabiki dört dörtlük.
Heyecanla okumuştum.
Filmi seyretmeden önce okunması tavsiye edilir :)))

7 Mayıs 2009 Perşembe

Elmalı Fındıklı Turta

Sahteeee...
Pazar sabahı güzel bir kahvaltı ettikten sonra planladığım gibi kuaförde aldım soluğu.
Biz kadınların asla vazgeçemeyeceği mekanlar bir kuaförler, iki alışveriş merkezleri :p :p
Kuafördeki bütün kadınlar harıl harıl biraz daha bakımlı ve güzel olabilmek adına saatlerini harcarlar burada ve aynalardan birbirlerini ister istemez keserler.Valla beni kestiler sekiz ayna şahit :ppp


Siz de gözlemlediyseniz bilirsiniz, can sıkıntısından iki dergi karıştırdıktan sonra kişi etrafa göz gezdirmeye başlar.
Bir analiz yapmak gerekirse; biz bayanlar ne sadece kendimiz, ne de sadece eşimiz,dostumuz için onca bakıma ve uğraşa giriyoruz. Aslında derdimiz hemcinslerimiz. Bunu bir çok kadın üstüne bile almayabilir ama genel anlamda durum bundan ibaret.
Bu kadar bakıma, zaman harcamaya hemcinslerimizle girilen gizli bir yarış sebep oluyor bence. Kalabalığa karışıldığında, ortamlara girildiğinde hep diğer bayanların yanında “en” olmaya çalışmak mıdır dert bilemiyorum. Ama şu bir gerçek ki hiçbir kadın “ben beğenilmekten, özenilmekten, takdir görmekten hiç hazzetmiyorum” demez. Bu bizim can suyumuz gibi bir şey. Ben bunu çok doğal buluyorum. Her şeyde olduğu gibi bunda da işin aşırıya kaçmasından yana değilim sadece. Bu bir yarış olmamalı ve kıskançlık boyutuna gelmemeli.
Ben bir dostumun ya da yeni tanıdığım birinin saçının rengini beğenmişsem veya üzerine aldığı bir kıyafet hoşuma gitmişse bunu açık yüreklilikle dile getirmeyi tercih edenlerdenim. Bundan hiç bir rahatsızlık duymam. Bu tip konularda stratejik davranamam çünkü. İçimden nasıl geliyorsa öyle .
Amma velakin bazı hatunlar bunu başaramıyorlar ne yazıkki. Gözler kalbin ve ruhun aynasıdır sözü bu konuda her şeyi apaçık ortaya döküyor. Dili başka, suratı başka söylüyor. Kuaförde böyle bir olaya şahit oldum. İki bayan arkadaş kuaförde karşılaştılar. Sarmaş dolaş olmalarından tabiri caizse "kanka" oldukları aşikardı.Beden dilleri birbirlerini sevdiğini söylesede mimikleri ve gözleri tam tersini söylüyordu. Biri diğerinin saçını, diğeri çantasını öve öve bitiremedi.Ama kesinlikle haddinden fazla abartarak. Sanki biri dünyanın en güzel, en kaliteli çantasını almış, diğerinin saç rengi de dünyada başka kimsede yok :s :D
Bi de böyle hatunların mıç mıç, hadi sevgi pıtırcığı olalım halleri vardır.Sanki bir erkekmişim gibi konuşuyorum ama bazıları çok abartmıyor mu bu sevgi durumlarını? Sanırsın biri diğerini doğurmuş.Şapır şupurlar sürekli. Ama nasıl.
Samimiyetin suyunu çıkardılar gözlerimin önünde. Üstelik bana hiçte samimi gelmediler.
Kimse kimseyi eşit derecede sevmek zorunda değil elbette. Zaten bu mümkünde değil. Ama çok sevmediğin halde çok severmiş gibi yapmak. Hiç bana göre değil.Çok irrite duruyor.
Bu görüntülerden kaçmak istedim ama kafamda boyayla zor olacağı için maalesef dakikalarca bu sahte tabloyu seyrettim bir Pazar günü.


Neyseki sonuçta saçımı beğendim de günü kurtarmış oldum :)

Sonra da bu turtayı yaptım :)

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 3 su bardağı un
  • 2 su bardağı pudra şekeri
  • 2 tatlı kaşığı tarçın
  • 1 paket tereyağı

İçi için:

  • 3 adet elma
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 2 tatlı kaşığı pudra şekeri
  • 1 su bardağı çekilmiş fındık

Yapılışı:

  1. Un, pudra şekeri ve tarçını derince bir kaba eleyin.
  2. 1 paket tereyağıyla hepsini ekmek kırıntısı kıvamına gelecek şekilde yoğurun.
  3. 3 yemek kaşığı soğuk suyu (su buz gibi olsun) azar azar hamura katıp yoğurmaya devam edin. Sert bir hamur elde edin.
  4. Hamuru 1 saat kadar buzdolabında bekletin.
  5. İçi için elmaları rendeleyin.Fındıkları,pudra şekerini ve tarçınıda ilave edip hepsini karıştırın.
  6. Buzdolabından çıkardığınız hamurun üçte ikisini turta kabınıza sığacak şekilde oklavayla açıp yerleştirin.Yaydığınız hamuru bir kaç yerinden çatalla delin kabarma yapmasın.
  7. Üstüne elmalı fındıklı harcı yayın.
  8. Kalan hamuruda oklavayla açıp birer parmak kalınlığında şeritler keserek kafes şeklinde harcın üzerini kapatın.
  9. Önceden 200 derecede ısıttığınız fırınınızda 20 dakika kadar pişirin.
  10. Fırından çıkıp biraz soğuyunca üzerine pudra şekeri serpip servis edin.

ÖNERİYORUUUM !

X-Men-Wolverine
Başlangıç filmi olarak eksik yönleri vardı.Batman'in başlangıç filmini daha çok sevmiştim ve başarılı bulmuştum. X-Men-Wolverine diğer X-Men filmleriyle karşılaştırıldığında zayıf kalsada fantastik film sevenlerin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
Aksiyon ve görsel efektler için seyredilir.

BOLT
Bir animasyonda hem aksiyon, hem macera, hem komedi, hem de fantastik öğeler arıyorsanız bu filmde bulacaksınız.
Çocuklar için mükemmel, yetişkinler için eğlenceli bir film.