27 Mayıs 2008 Salı

Hindi Etli Bostan Kebabı

Anlayamadıklarım, sinir olduklarım ve benzeri listesi :
1. Her sene, bütün Avrupa ülkelerinin konusuna komşusuna puan yağdırdığı, adil olunmadığı aşikar olan Eurovision yarışmasına katılmaya devam etmemiz.
2. Kırmızı ışıkta duran arabaların camlarını, rıza almadan silmeye kalkan ve üstelik yüzsüzce para isteyen çingene çocukları.
3. Ayrıca kırmızı ışık yeşil ışığa dönerken ki o saliselerde kornalarına bas bas basan araçlar.
4. Taksilerin onları durdurmak için yeltenmediğiniz halde, gözbebeğinizin içine içine selektör yapıp sizi araçlarına alma ihtirasları ve ne çelişkidir ki yağmurlu havalarda ya da yakın mesafelerde almak istememeleri.
5. Her yol kenarında bekleyen kadına potansiyel kevaşe gözüyle bakılması ve korna çalınması.
6. Senden dakikalar sonra gelip sıranı çalmaya çalışan, önündekilerden sıra dilenen tipler.
7. Kredi kartınız olduğunu, ihtiyacınızı karşıladığını söylediğiniz halde ısrarla kendi kartlarının avantajlarını telefonda anlatmak isteyen banka çalışanları.
8. Aynı anda hem seninle, hem başka biriyle telefonda görüşebilme yeteneğine sahip, aşırı yoğun, uzman sekreterler.
9. Bilgisayarın “b”sinden anlamayan ama aynı zamanda ticaret yapabilen şahıslara hesap kitap anlatmak.
10. Alışveriş merkezlerinde ya da marketlerde, siz geçerken hassasötesi ayarlandığı için dat dat öten x-ray cihazları.
11. Koyabilecek cebi, çantası olduğu halde son model telefonunu boynuna asarak dolaşan gösteriş budalaları.
12. Mağazalarda dolaşırken, bir anda yanınızda gölge gibi biten, yardımcı olmak istediğini söyleyip sizi alışverişten soğutan ve bu yüzden bir şey almadan çıkmanıza sebep olan tezgahtarlar.
13. Kilolu olduğunu bile bile üstüne yapışık giysiler giyen, yağlarını sergilemekten pek hoşnut olan obez kişiler.
14. Samimi olmadığınız hatta yeni tanıştığınız halde size “canım, hayatım…” diye hitap eden sevgi kelebekleri.
15. Hala seyredilmeye ve tutulmaya devam edilen kadın sabah programları.(eğitim şart !!)
16. Sevdiği takım uğruna bir insanın canını alabilen katil ruhlar, çocukları istismar eden sapık zihniyetler.
17. Polen saçıyormuş diye ağaç kesmeye cüret eden dallamalar.
18. Sinemada film seyrederken, etrafınızda oturan, nerede ve ne amaçla burada olduğunun farkında olmayan, konuşarak, gülerek gürültü yapan, cep telefonuyla oynayıp o karanlıkta ışığını gözünüze sokan rahatsız tipler.
19. İşi blog çalmaya kadar vardırabilen acımasız hackerlar.......



Daha yazacaktım da frenledim kendimi :p
Haksız mıyım yani, eminim sizde bu saydıklarıma katılıyorsunuzdur.Oooh biraz rahatladım yazınca :D


İşte tarifim:

Malzemeler:

  • 4 adet bostan patlıcanı
  • 500 gr.hindi göğsü (kuşbaşından biraz daha küçük doğranmış)
  • 1 adet orta boy soğan
  • 2 adet domates (küp küp kesilmiş)
  • 2 adet sivri biber (ince ince doğranmış)
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 tatlı kaşığı acı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • Kimyon,karabiber,tuz
Üzeri için:
  • Rendelenmiş kaşar peyniri
Yapılışı:
Bostan patlıcanlarını alacalı soyup ortalarından ikiye bölün ve içlerini oyun.Sonra tuzlu suda biraz bekletin.Bu arada sıvıyağda hindi etlerini soteleyin.Üzerine sırayla soğan ve biberleri, ardından domatesleri katıp sotelemeye devam edin.Salçaları ve baharatlarıda kattıktan sonra ocağın altını kapatın. Patlıcanları tuzlu sudan çıkarıp kuruladıktan sonra fritözde kızartın.Pişirme kağıdı yaydığınız fırın kabınıza patlıcanları dizin.İçlerine hazırladığınız hindili harcı doldurun. Üzerlerine rendelenmiş kaşar peynirinide koyduktan sonra 170 derecede önceden ısıtılmış fırında kaşarlar eriyip kızarana kadar pişirin.Püre ve pilavla servis edin.Muhteşem bir yemek oluyor.Servisi de çok şık :D Alttaki çoban salatası da yanına iyi gidiyor.




Çoban Salatası

Bu salatada önemli olan malzemelerin mümkün olduğunca küçük doğranmasıdır.Kaşıkla yenebilmesi ve sosunun içine iyice işlemesi için bu gereklidir.Bazı hanımlar iri iri doğrayarak yapıyorlar bu salatayı hiç lezzetli olmuyor.

Malzemeler:
  • 3 adet domates
  • 2 adet salatalık
  • 1 adet kuru soğan
  • 2 adet sivri biber
  • Bir tutam maydonoz
  • 1 çay kaşığı toz acı kırmızı biber
  • Tuz
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı nar ekşisi
  • 1 adet limon

Yapılışı:

Malzemeleri yıkadıktan sonra domates ve salatalıkları ufak ufak, biber, soğan ve maydonozları ince ince doğrayın.Önce limon ve nar ekşisiyle sonra zeytinyağıyla karıştırıp, kırmızı biber ve tuzunuda kattıktan sonra süsleyip servis edin.

ÖNERİYORUUUM !

Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı
Klasikleşmiş ve Harrison Ford'u Harrison Ford yapan Indiana Jones'un 4.filmi Kafatası Krallığı'nı dün gece seyrettik.
Star Wars filmlerinin yapımcısı Lucas ürünü olan filmi Steven Spielberg yönetmiş.
Biraz yaşlı bir Jones filmi olsada, bunu örtecek görsellerle dolu bir filmdi diyebilirim.
Jones filmlerinin güldüren yönleri, aksiyon dolu sahneleri , tabiat ve tarih dokusu bu filmde de sizi sarıyor.
Cate Blanchett'in filmdeki rus şivesiyle ingilizce konuşması bence mükemmeldi.
Harrison Ford'la başarılı bir Indiana Jones filmi daha seyretmek istiyorsanız hiç durmayın.Gidin bu filme :D
Fermat's Room-Kapan
Film, birbirini hiç tanımayan dört matematikçinin, gizemli biri tarafından büyük bir bulmacayı çözmeleri için davet edilmesiyle başlıyor.Bir odada buluşan bu kişiler bir anda kendilerini bir tuzağın içinde buluyorlar. Kendilerine yöneltilen soruları zamanında ve doğru olarak çözemezlerse, içinde bulundukları odanın yavaş yavaş daralarak onları öldürmek için tasarlandığının farkına varıyorlar. Bunun yanı sıra çözmeleri gereken en önemli problemin ise, kendilerini buraya getiren sebep ve aralarındaki ilişki karmaşası olduğuyla yüzyüze geliyorlar.

İlginç, heyecanlı ve matematik problemi çözmeyi sevenlerin izlemesi gereken bir film.

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Tahinli Kurabiye

Aksesuar düşkünlüğünden ya da çılgınlığından bahsetmek istiyorum bugün.
Bütün kadınların az ya da çok takısı, ayakkabısı, çantası vardır değil mi?
Önem sırasına göre değişir her kadında bu aksesuarlar. Kimileri en çok ayakkabı almaktan, kimileri de evde bin bir tane olduğu halde takı almaktan vazgeçemez.
Ben de şu takı almaktan vazgeçemeyenlerden biriyim. Özellikle takılar arasında tercihin nedir derseniz, “küpe” derim.
Küpe benim bir parçam gibidir.Takmadan evden çıkarsam kendimi çıplak ya da eksik hissederim.Abartmıyorum aynen böyle. Zavallı kulak memelerim geceleri derin bir oooohh çekiyorlardır herhalde :D Hatta kendi aralarında konuşuyorlardır “Pınar hanım ne zaman
vazgeçecek bize bir şeyler taşıtmaktan” diye. Halbuki onları daha güzel göstermeye çalışıyorum.Anlamıyorlar ki şapşikler :p:D
Bana göre “bir takı, bireysel kimliği tasvir eden bir parçadır” Bir insana baktığım zaman bu kadın ya da erkek farketmez. Kullandığı takılardan onun hakkında bir fikir oluşturabilirim kafamda. Ya da hiç takı kullanmıyorsa alerjisi olabilir, gerçekten sevmiyor olabilir. Veya veya başka bir nedenle(alyans takmayan erkekler mesela)takmadığını düşünürüm. Yani kısaca takılar, yeni tanıştığın bir insanın zevkleri ve bakış açısıyla ilgili ufakta olsa bir fikir verebilir.

Çılgınlık derecesinde vazgeçilemeyen aksesuarlarımızdan ayakkabılara gelince, genelde rahatlık açısından düz ve spor modelleri tercih etsemde, bir kadının ayakkabı dolabında kesinlikle birkaç renk ve model ince topuklu ayakkabı olması gerektiğine inananlardanım. Bu dünyada en estetik olan canlı vücudunun, kadın vücudu olduğunu düşünürsek bunu en iyi ve güzel gösteren ayakkabının ince topuklu olması aşikar. Arada birde olsa giymek ve dişi olduğumuzu hatırlamakta fayda var.

Çantaaaaa !! Her aldığımız ayakkabının rengine uygun bir tane olması için dolapları çanta cenneti yaparız. Didik didik ederiz çarşıları turkuaz rengi çanta bulmak için. Neymiş ? Ayakkabı o renk çanta bulunmadan giyilemezmiş. Hatta o çantaya uygun elbise veya bluz alırız.Tam kombine oluruz. Millet bizi görünce turkuaz rengi derin denizlere dalar gider :D:D
Şimdilerde bavul misali büyük çantalar moda oldu.İyiki de oldu.Her şeyi alıyorlar içine maşallah.Pazara veya markete gittiğinde başka torbaya gerek yok. Doldur içine patatesi, soğanı :D:P

Şaka bir yana, her gün kullanılabilecek çanta dediğin içine cüzdan, devasa olmayan bir makyaj çantası, fotoğraf makinesi, kitap, parfüm, cep telefonu gibi ihtiyaçları alamıyorsa o çanta kullanışlı değil bana göre. Eskiden çok minik çantalar modaydı.O düdük gibi çantaları nasıl kullanıyormuşuz? İçine cüzdan bile zor sığıyordu. Üstelik takınca koltuk altında kayboluyorlardı. İlginç geliyor şimdi :D:D
Daha bir sürü aksesuar var aslında hayatımızda. Gözlük, saat, şapka, kemer,….. Benim için en önemli olanları yazdım.Diğerleriyle de cilveleşiyoruz ama takı, ayakkabı ve çanta kadar değil.
Böyle iştah kabartan vitrinler oldukça daha çok çıldırırız çoooooookk !! :D:D


Uzun zamandır tahinli kurabiye tarifi denemek istiyordum.Sevdiğim ve takip ettiğim portakal ağacı sitesinin sahibi sevgili Hatice'nin yapmış olduğu kurabiyenin tarifini denedim ve gerçekten yiyenler tarafından çok beğenildi.Ben de sürekli yapmaya karar verdim.

Malzemeler:
Hamuru için:
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı tahin
  • 200 gr.nebati yağ (oda sıcaklığında yumuşamış)
  • 1 yumurtanın sarısı
  • 1 paket vanilya
  • 3.5-4 su bardağı un
Üzeri için:
  • 1 yumurtanın akı
  • 1 çay bardağı dövülmüş ceviz
Yapılışı:
Tozşeker ve tahini iyice karıştırın.Sonra üstüne nebati yağı, 1 yumurtanın sarısını, vanilyayı ve unu ilave edip sert bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.Hamurdan ceviz büyüklüğünde toplar yapıp elinizle yassılaştırın.Önce yumurta akına daha sonra dövülmüş ceviziçine batırıp pişirme kağıdı yaydığınız tepsinize dizin. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 25 dakika kadar pişirin.

Yanında çayla bir harika :D


ÖNERİYORUUUM !

Reign Over Me (Hayatı Yakala)
Geçtiğimiz hafta sonu iki Adam Sandler filmi seyrettik. Bunlardan biri ve beni en çok etkileyeni bu film oldu.
Annesini, babasını, eşini ve üç kızını bir uçak kazasında kaybetmiş bir adamı canlandırıyor burada Adam Sandler.
Yaşadığı acıdan dolayı yalnız yaşamayı seçmiş ve hayatına kimseyi sokmamışken, üniversiteden arkadaşının onu yolda tanımasıyla başlayan film, Adam Sandler'ın müthiş oyunculuğunu gözler önüne seriyor.İlk defa bu filmde Adam Sandler'ı bu kadar asık bir yüzle seyrettim.Arkadaşı rolünde "Hotel Rwanda"dan tanıdığımız Don Cheadle var.Liv Tyler'ı da unutmayalım.
I Now Pronounce You Chuck and Larry (Damadı Öpebilirsin)
Seyrettiğim ikinci Adam Sandler filmi komedi türündeydi.
İki itfaiyeci ve aynı zamanda iki iyi dost olan Chuck ve Larry'nin yaşadığı traji-komik maceraları anlatıyor.Dul olan Chuck'ın çocuklarını koruma ve sigorta altına almak için bir yangında hayatını kurtardığı dostu Chuck'tan yardım istemesi ve bunun neticesinde bu sigortayı yaptırabilmeleri için evlenmelerine ve numaradan iki gay gibi davranmalarına , sonrasında da gelişen komik sahnelerle dolu bir film.

Aslında filmin verdiği mesaj; "eğer gerçekten dostsan, dostun için her özveride bulunursun"

Jumper
Star Wars'tan anımsayacağınız Hayden Christensen başrolde.
Kendi zihninde canlandırdığı her yere istediği anda gidebilen bir yeteneğe sahip gencin yaşadığı aksiyon dolu maceraları konu alan bilim-kurgu türünde bir film.


14 Mayıs 2008 Çarşamba

Kremalı Mantar Soslu Makarna

Uzun zamandır “fobilerimiz” konusunda yazmak istiyordum.
Her insanın ufakta olsa korkusu ya da korkuları vardır değil mi?
İtiraf ediyorum.Evet benim korkularım vaaaar :p :S
Yazarsam biraz hafifletmiş olur muyum acaba? Terapi niteliğinde bir yazı olur belki kimbilir?
Bu korku denen illet, insanoğlunu en zayıf anlarında yakalayan bir duygu…
İrade ve mantıkla kontrol altına alınamayan, insanın içini daraltan, onu çaresiz ve özgüvensiz bırakan bir şey…
En fazla günyüzüne çıkan korkumu trafikte yaşıyorum ben.
Galiba bu benim en büyük korkum :(
“Trafik kazası geçirir miyim korkusu”
Bunun fobi olan adını (trafinismortfobi olabilir mesela :p :) bilmiyorum.Bilen varsa söylesin.
Karşıdan karşıya geçerken yeşil ışık bana “geç” emri verse dahi gelen arabaların bana olan mesafesinin gerçekten tehlike arz etmeyecek seviyede ve durumda olduğundan emin olmadan yola adımımı atamıyorum. Trafikte şöför koltuğu yanında da pek rahat değilim. Şöföre güvenmediğimden değil, sanki diğer araçlara güvenmiyorum. Korku yanında güven problemi de yaşıyorum sanırım. Acaba bu korkumun sebebi filmlerde haddinden fazla ve etkileyici trafik kazaları ve çarpışma sahneleri izlemememden kaynaklanıyor olabilir mi? Çünkü şükür ki bu zamana kadar bir kaza yaşamadım.Yani ondan kalan bir travma ya da iz değil benimkisi. Diyeceksiniz ki “aman Pınar senin canın çok tatlı, ondandır”.Peki soruyorum o zaman “kimin canı tatlı değil ?””kim erkenden bu dünyadan göçmek ister?”
Tabi ki bütün canlılar nefes almanın devamlılığını sürdürmek isterler. Hayvanlar bile hayatlarının tehlikede olduğunu içgüdüsel olarak sezdikleri anda kaçarlar. Yani bu korku denen musibet işte burada devreye giriyor.Canlılar yaşamını tehlikeye düşürecek bir tehdit algıladığı zaman korkmaya başlarlar. Ben de bu biraz abartılmış olabilir kabul ediyorum. Fobim bu benim, diyorum işte fobiiiiim :D
Bilumum başka korkularım da var.
Mesela çok yüksek bir yerden aşağı iki saniyeden fazla bakamam. Otuz katlı apartmanlar vardır. Hani bakınca insanlar minicik gözükür. Bedavaya verseler oturamam o dairelerde. En fazla dört -beş katlı olacak.Ya da müstakil ve bahçesi olan bir ev olsun mümkünse :P(Ay kendimi konsere ge lmeden önce bin tane istek sıralayıp,kapris yapan dünya starları gibi hissettim.Hani odasına beş ayrı renk bornoz isteyen tiplerden :p)
Ayrıca buna bağlı olarak,uçakta da diken üstünde giderim. Bazıları içkisini yudumlar, bulmaca çözer. Ben inmek için dakikaları sayarım. Ben çok ödleğim galiba. Ya da şimdiden , daha bu yaşta ölümden mi korkuyorum ne?
Yakında bende panik atakta başlar bu gidişle. Kendimi eğitmem lazım. Bu böyle olmaz. Ergenlik çağlarımda böyle değildim.Daha bir gözü karaydım aslında. Zaman geçtikçe değişmişim.Şaşırıyorum.
Pes yani diyorum kendime !
Korkularımla yüzleştim. Şimdi beşe kadar sayıyorum ve hepsi gitsin diyorum :P


Tarifim:
Malzemeler:

  • 1 paket kesme makarna (500 gr.)
  • 250 gr. mantar
  • 1 paket sıvı krema
  • 50 gr.tereyağı
  • Karabiber,tuz

Yapılışı:

Makarnaları haşlayıp süzün. Mantarları yıkayıp, bıçak sırtı kalınlığında dilimleyin.Sos tencerenizde tereyağını eritin.İçine mantarları katıp sularını çekene kadar pişirin.Sıvı kremayı ilave edin.Koyulaşana kadar pişirmeye devam edin. Tuzu ve karabiberide katıp, sos sıcakken tabağa aldığınız makarnaların üzerine dökün.Tabağı naneyle süsleyip servis edin.

Gayet lezzetli ve karın doyurucu bir yemek.Ekstra başka bir şey yapmaya gerek kalmadan ayıla bayıla yedik.Tavsiye ediyorum.




Rus Salatası

Malzemeler:

  • 3 adet patates
  • 2 adet havuç
  • 400 gr. konserve bezelye
  • 7-8 adet kornişon turşu
  • 6-7 kaşık mayonez (calvé önerilir)
Yapılışı:

Patateslerin kabuklarını soyup, küp küp doğrayın.Havuçlarıda temizleyip yıkadıktan sonra küp küp doğrayın.Her ikisini tuzlu suda haşlayın.(Kontrol ederek haşlayın, çok pişmesin)Kornişonları da küp küp doğradıktan sonra bütün malzemeleri derince bir kapta , mayonezide katıp karıştırın. Sonra servis tabağına alın.

ÖNERİYORUUUM !

The Forbidden Kingdom - Yasak Krallık
Pek dövüş sahneleri olan filmlerden hoşlanmasamda, bu filmin farklı olduğunu düşünüyorum.Bu tarz filmlerden birde "Altın Çiçeğin Laneti"ni beğenmiştim."Yasak Krallık" dövüş sanatı filmlerinin iki usta oyuncusu Jackie Chan ve Jet Li'yi birarada sunuyor.
Dövüş sahneleri ve destansı hikayesiyle başarılı bir film.
İçinde fantastik öğelerde barınıdırdığını söylemek mümkün.
Doğu mitolojisi içinde esprili yönleride bulunan kendini izlettiren iyi bir film. İzleyin.
Definitely, Maybe -Kesinlikle, Belki
Boşanmak üzere olan bir adam, hayatına giren üç kadınla olan hikayelerini hangisiyle evlendiğini saklayarak kızına anlatmaya başlıyor ve ondan kendi annesini bulmasını istiyor.

Hoş bir romantik komedi :D

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Lahana Dolması

Müzik benim hayatımın ayrılmaz bir parçası.Sizinde öyle midir?Olmazsa olmaz benim için. İş yaparken, yemek yaparken, blogları dolaşırken, işyerinde bilgisayarda çalışırken, iş çıkışı yolda yürürken… mütemadiyen şarkı dinlerim. Ruh halime, o günkü duygularıma göre değişir dinlediğim parçalar…
Beni hayata bağlayan, motive eden çok önemli bir unsurdur müzik :D
Müzik dinlerken yaptığım yemekler daha lezzetli olur, yürüdüğüm yol daha kısa gelir sanki :D Hem ev işleri daha çabuk ve kolayca biter gibi gelir bana.
Özellikle ütü yaparken müzik dinlemezsem o ütü bitmez, çekilmez bir hal alır.Yani kısacası müziksiz hayat benim için tuzsuz ıspanağa benzer:DD
Size de oluyor mu, bana çok olur mesela.Bir hafta bir şarkıyı benimserim.Bütün hafta o dilimde olur.Son günlerde Yalın’ın “her şey sensin” parçası sürekli dilimde. Dönüp dolaşıp onu söylüyorum.Dilime pelesenk oldu derler ya aynen öyle.
“-Koydum sevinçlerimi önüme, baktım hepsi sensiiiiiin! Yazdığım şiirlerin her hecesi, üzüldüğüm tüm filmleeeeeer…. Her işte bir hayır, bu işte hepsi sensiiin…… lay lay laaaaaaaay diye dolaşıyorum :D
Seviyorum bu şarkıyı ne yapayım? :PP
Sevmekten konu açılmışken, Şebnem Ferah’tan bahsetmemek olmaz. Nasıl anlamlı ve güzel şarkıları vardır onunda. Bütün gün dinleyeyim bıkmam. Türkiye’de kaliteli müzik denince ilk akla gelenlerden, ruhuma hitap eden, sayılır, sevdiğim yorumculardandır kendisi :D
Sayılır diyorum çünkü popüler diye tabir edilen, bence 8-15 yaş grubuna hitap eden, şıkıdım şıkıdım, hepsi birbirine benzeyen, sadece ritim üzerine kurulu piyasa şarkılarını dinleyemiyorum ben.Benim dinlediklerim; bir melodisi olan, sözlerinde anlam bulduğum, kulağımdan girip bana bir şey katabilen ve kalbime erişebilen parçalar. Her insanın farklı bir müzikalite anlayışı ve müzik zevki olabilir ve herkes aynı tür müziği dinlemek zorunda değildir tabi ki. Ama çalan müzik beni irrite ediyorsa hangi ortamda olursam olayım dinleyemiyorum. Mesela taksiye bindiğim zaman şöför bey, bana kendi dinlediği müziği zorla dinletemez. Anında agresif ve huysuz bir müşteri olabilirim. Sonra şu dinledikleri müziği bir gösteriş malzemesi haline getirip, hava attıklarını düşünen ve bu yüzden arabalarında son ses açtıkları şarkıları bütün mahalleye dinleten gençleri hiç anlayamıyorum.Dikkat çekmek amaçlı yaptıkları bu hareket, halbuki onları ne kadar itici yapıyor farkında değiller değil mi?
Neyse :D
Ben müzikle beslenmeyi, evde bağıra çağıra şarkılar söylemeyi seviyorum. Şu açıkhava konserleri başlasa da gitsek, şöyle bir güzel enerji toplasak :D, hayatın yorgunluğunu üzerimizden atsak ne güzel olur :D

Tarif zamanıııı ;

Malzemeler:

  • 1 adet dolmalık lahana (yassı ve yumuşak olanlarını tercih edin)
  • 500 gr.kıyma
  • 1 orta boy soğan (yemeklik doğranmış)
  • Yarım çay bardağı pirinç
  • 1 tatlı kaşığı acı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • Tuz
  • Üzerine dizmek için biber turşusu
Yapılışı:

Lahananın yapraklarını dikkatli, yıtmamaya çalışarak ayırın ve sıcak suda haşlayın.Burada dikkat etmeniz gereken yaprakları eritmeden suda haşlamak.
İçi için ; kıymayı,soğanı, pirinci,salçaları,sıvıyağı ve tuzu iyice yoğurun.Lahana yapraklarına tek tek iç koyup, isterseniz sigara böreği sarar gibi, isterseniz muska şeklinde sarıp dolmaların şeklini verin.Tencerenin dibine bir kaç yaprak serip dolmaları dizin.En üste de bir kaç biber turşusu koyun(Hafif mayhoş bir tat veriyor ve lezzetini arttırıyor)En son üzerlerine çok az daha sıvıyağ gezdirip dolmaların üzerine çıkmayacak şekilde su ilave edin.Kısık ateşte pişmeye bırakın.Bu kadar :D




Kaşarlı-Nar Ekşili Mevsim Salatası

Malzemeler:

  • 1 adet göbek marul
  • 2 adet domates
  • 2 adet salatalık
  • 1 havuç
  • 1/3 demet maydonoz
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 adet konserve mısır
  • 4-5 dilim kaşar peyniri
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı
  • 1 adet limonun suyu
  • 2 tatlı kaşığı nar ekşisi
  • tuz, acı toz kırmızı biber

Yapılışı:

Marulun yapraklarını güzelce yıkadıktan sonra elinizle kopartarak salata kasesine doğrayın (bıçak kullanmazsanız vitamini içinde kalır).Sonra dilimlediğiniz domatesleri, salatalıkları katın.Rendelediğiniz havucu, yarım ay şeklinde doğradığınız soğanları,mısırı,ince ince kıydığınız maydonozu ilave edin.Limon suyunu, tuzunu ve nar ekşisini katıp iyice karıştırın.Zeytinyağını gezdirin ve karıştırın.En son parmak kalınlığında dilimlediğiniz kaşar peynirlerini üzerine dizin ve acı toz kırmızı biber serpip servis edin.


ÖNERİYORUUUM !

Fool's Gold (Altın Şans)
Acımasızca eleştirilse de bence çok eğlenceli bir filmdi.Bu filmi sevdiğim bir dostumla L'oreal ve cinecity'nin düzenlediği sadece kadınlara özel matinesinde izledik. Bu filmde en çok Kate Hudson'la patronunun kızını canlandıran Elizabeth Connely'i beğendim.(şapşal ve aynı zamanda şirin bir kızı çok iyi canlandırmış.)
Bence seyredin, eğleneceksiniz.
Iron Man-Demir Adam
1962 yılında çizgi roman olarak doğan Demir Adam, Robert Downey Jr.'la hayat bulmuş.
Görsel öğeler içeren başarılı bir film.Fakat kesinlikle Türkçe dublajlı değilde, orjinal seslendirmeyle seyredilmeli.Biz öyle bir hata yaptık çünkü.
Bu tarz filmler türkçe dublajla basitleşiyor sanki.
Gwyneth Paltrow filmde çok tatlı bir sekreteri canlandırıyor.Filmin tek saçmalığı, Gwyneth Paltrow'un kendisini koruyan ajanların açmak için kapıya yuvarlak ve yapışan bir bomba koymalarına verdiği tepkiydi herhalde. Bu kadar şaşırmaması gerekiyordu çünkü patronu gözünün önünde yapılmayacak şeyleri yapabilen teknoloji uzmanı bir dahiydi.
Onun dışında dublajsız olarak yeniden seyretmek istediğim iyi bir film.
Daha ne diyeyim? Gidin hemen :D