24 Kasım 2008 Pazartesi

Çin Usulü Tavuk

Over and over …

Yaşamımız boyunca bir çok yemek çeşidi dener, bir sürü film seyreder, bir dolu kitap okur, keyif aldığımız bir dolu şey yaparız öyle değil mi?
Ama bu yaptıklarımız arasında bizim için özel olanları tekrarlamaktan, yeniden yapmaktan hiç sıkılmayız. Ben de bıkmadan yinelediğim bazılarını, yazıp paylaşmak istedim bugün.

Yumurtalı Patates (her gün yesem bıkmam, patatesin her çeşidini severim, ama bu hali benim için hep ilk sırada gelir)
Lost (Tüm zamanların en iyi dizisiiii, öyle diyor ya reklamında TNT’de, her bölüm
ünü defalarca izlesem sıkılmaaaam :))
Siyah ( Bir çok kişinin ve benimde vazgeçemediğim tek renk, insanı zayıf gösteren bir renk var mı başka ??)
Brave Heart ( Bir numaralı filmim. Televizyonda hiç sevmediğim Türkçe dublajlı haliyle bile görsem yine de seyrediyorum.)
Haşmet Babaoğlu ( Köşe yazılarını kesip biriktirdiğim ve tekrar tekrar okuduğum tek yazar)
Sil Baştan – Şebnem Ferah ( Her şarkısını severim, bu şarkısını daha bir fazla severim)
You’re Beautiful-James Blunt (Dinlemekten bıkmadan her sabah bu şarkıyla uyanıyorum :))
Cem Yılmaz (Şovuna bir çok kez gittiğim halde, bazen aynı hikayelerini defalarca dinlediğim halde yine de gitmekten vazgeçemiyorum.)
Koyu kırmızı oje ( Bütün ojeler arasında tek geçiyorum.)
Cafe Crown-fındıklı ( Her gün muhakkak bir tane tüketiyorum. Selüliti kim takar? :p)
Camel ortopedik spor ayakkabım (Saatlerce yürü, bana mısın demez, ayaklarımın can dostudur, ayakkabılarım arasında en çok giydiğimdir kendüsü :))
D & R (Büyük alışveriş merkezlerine her gittiğimde uğramadan çıkmadığım tek dükkan J)
Jean Christophe Grange (Kitaplarını tekrar tekrar okuyabileceğim yazarlardan. Birkaç tane daha var tabi, ama ilk o geldi aklıma onu yazdım)
Avşa (Benim için anlamı olan bir ada. O yüzden ömrümün sonuna kadar gitmekten vazgeçemem herhalde.)
Ajandam ( Hoşlandığım sözleri, anlamlı bulduğum cümleleri ajandama sürekli yazacağım sanırım)
Tabu ( playstation ve bilumum bilgisayar oyunları hiç bana göre değil, keyif aldığım ve tekrar tekrar oynamaktan hoşlandığım bir oyun varsa oda tabudur)
Blog (Bu alemde bir seneyi doldurdum, şimdiye kadar o kadar blog yazısı okudum ki, sayısız kitap okumuş gibiyim. Okumaya devam :))
Yemek yapmak ( Herkes yapabilir, ama önemli olan içten gelerek, sevgiyle yapmaktır, hem de defalarca :))

Tarifim :

Malzemeler:

  • 600 gr. kemiği çıkartılmış tavuk budu
  • 2 adet çarliston kırmızı biber
  • 2 adet dolmalık yeşil biber
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 küçük kutu mısır
  • 1 çay bardağı süt
  • 1/2 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 çay kaşığı acı toz kırmızı biber
  • tuz

Yapılışı:

  1. Tavukları 1 çay bardağı sütle üzerleri kızarana kadar soteleyip pişirin.
  2. Ayrı bir tavada halka halka doğradığınız soğanları ve biberleri yarım çay bardağı sıvıyağda soteleyin.
  3. Pişen tavukları biber ve soğanlarla harmanlayıp içine mısırlarıda katın.
  4. İki dakika daha karıştırıp ocağın altını kapatın.
  5. Tuz ve baharatlarını ilave ettikten sonra servis edin.

Not: Arzu ederseniz bu yemeğe soya filizide ilave edebilirsiniz.

ÖNERİYORUUUM !

Made of Honor
Gelin Benim Olacak
Patrick Dempsey başta olmak üzere tüm oyuncuları başarılı bir yapım.
Belki aşk hikayesi klişe olabilir ama bence filmin konusuna bakılınca diğer filmlerden ayrılıyor. Yani erkek nedime olayı farklı bir bakış açısı olmuş.
İskoçya manzaraları ve gelenekleriyle harmanlanmış, güldüren bir aşk hikayesi.Bence izleyin.
Bangkok Dangerous
Zor Karar
Bu adam her tipe giriyor ve kendini izlettiriyor. Nicolas Cage seven biri olarak ortalama bir yapım olmasına rağmen seyrettim.
Hiç bir filmini kaçırmıyorum. Burada da kiralık bir katil rolünde.

13 Kasım 2008 Perşembe

Muzlu Bisküvili Pasta

Şanssızlıklar dizisi
Hayatımda ilk defa dışarda yediğim bir yemekten böcüük çıktı :((- tırtıl da diyebiliriz- O da doğum günüme denk geldi:(((

Kaç gündür canım patlıcan kebabı çekiyordu. Güzel bir yerde yapıldı mı süper lezzetli olur. Biz de bizim semtin sayılı restoranlarından birine gidelim de hakkını veren bir kebapçıdan yiyelim dedik. Hakikaten parmakla gösterilecek yerlerdendir Başvekil. Adını yazayım mı yazmayayım mı diye bir an tereddüt ettim ama yazmamın daha doğru olacağına karar verdim. Yılların restoranı, köklü bir müşteri potansiyeli var. Biz de onlardan biriydik. Dün geceye kadar …
Gittik, bir güzel kurulduk masaya. Menüyü çok incelemeden hemen siparişlerimizi verdik. Hali hazırda belli siparişimiz. Günlerdir patlıcan kebabı rüyaları görüyorum çünkü :PPPP
Yirmi dakika sonra siparişler geldi. Gayet hoş sunumda hazırlanmış tabaklara gömülüp ilk adımda patlıcanların kabuklarını soyduk. Bir iki çatal köftesinden yedik. Sonra ne göreyim. Önce inanamadım, sonra konduramadım. Hayır yanılıyorum herhalde deyip iyice tabağa zuuumm yaptım. Ama yanılmadığımı anladım. Yeşilliklerin kenarında çok pişmiş bir yavru tırtıl kebap olmuş, boylu boyunca yatıyor. O hoş tablo tamamen kayboldu. Tabi benim o neşeli yüzüm anında değişti. Çatal elimden ister istemez ayrıldı. Eşim de tabi hemen anladı. Tabaklar aynen iade oldu ve hesabı istedik. Garsonlar binbir kere özür dilediler, hesabı almadılar. Ama nafile.. Olan olmuştu bir kere. İşletmenin sahibi geldi, bir sürü açıklamalar yaptı. Yok efendim, “bunlar yeşilliği çok seviyorlar, ne kadar ilaçlarsam ilaçlayayım, kurtulamıyorum bunlardan” gibi aptal saptal iki laf etti.
Ey işletme sahibi amca bey!! Mazeret mi bu şimdi ? Elemanların yeşillik yıkamayı bilmiyorlar mı? Kör mü bunlar, koskoca tırtılı domates çekirdeği mi sanıyorlar? Ya da aşçılarını uzakdoğudan mı transfer ettin yemeklerin içine börtü böcek katsın diye nedir?
O yediğim iki lokma boğazıma dizildi yemin ederim.
Restoran çıkışı ise ikinci bir şok geçirdim. Arabamız çekilmiş. Aslında hata bizde park edilmeyecek yere park etmişiz. O kadar yanlış yere park eden araç arasından bir güzel bizim arabayı seçmişler çekmek için. Hadi buda bizim Pınar’a doğum günü hediyemiz olsun der gibi. Üst üste şaka gibi bir doğum günü gecesi geçirdim.
Seneye Allah kerim artık :)
Neyse ki geçen Cumartesi akşamı iyice bir kurtlarımı döküp eğlenmiştim Galata’da.
Çok fazla moralim bozulmadı o yüzden.Gitarla canlı Türkçe şarkılar dinlemek isteyenlere keyif verecek bir çok mekan var. Biz Neptün Club’ı tercih ettik. Hele eğlence çıkışı o boğazın manzarasına bakarak ve deniz kokusunu içimize çeke çeke bir balık-ekmek yiyişimiz vardı ki sormayın.
Patlıcan kebabı yanında halt etmiş :))

Hafif ve pratik çok beğenerek yediğim bir pastadır kendileri.

Tarifi buyrun ;

Malzemeler:
  • 2 paket pötibör bisküvi
  • 3 paket krem şanti
  • 3 çay bardağı süt
  • Ayrıca bisküvileri ıslatmak için 1 su bardağı süt
  • 2 adet muz
  • 1 çay bardağı çekilmiş ceviz

Yapılışı:

  1. 3 çay bardağı soğuk süte 3 paket toz krem şantiyi döküp mikserle koyulaşana kadar çırpın.
  2. Dikdörtgen bir tepsiye pişirme kağıdını yayın.
  3. Üzerine biraz krem şanti sürün.
  4. Bisküvileri sütle ıslatın.
  5. Üç sütun halinde aralarında biraz boşluk bırakarak bisküvileri (4 tane) alt alta dizin.
  6. Üzerine bir kat krem şanti bir kat bisküvi olacak şekilde üç kat dizin.
  7. En üste sürdüğünüz krem şantiden sonra üç sütunun en ortasındaki bisküvilerin üzerine muzları yerleştirin.
  8. Sonra yanlardan kavrayıp sütunları üçgen olacak şekilde birleştirin.
  9. En üste biraz daha krem şanti sürerek pastanın üzerini güzelce sıvayın.
  10. Pişirme kağıdını kapatıp 2 saat kadar buzdolabında bekletin.
  11. Sonra pişirme kağıdından ayırıp servis tabağınıza alın.
  12. Çekilmiş cevizle süsleyin.
  13. Sonra dilimleyip afiyetle yeyin.



ÖNERİYORUUUM !

Quantum Of Solace
Daniel Craig 'in intikam duygularıyla hareket ettiği bu Bond filmi, bu sefer pek fazla göz dolduramayan bir aksiyon ile seriye devam etmiş...Günümünüz global sorunu küresel ısınma ve Amerikalıların yeni terörü 'su' filmin konusunu içeriyor.
Dövüş sahneleri filmin en beğendiğim sahneleriydi...Ama bundan önceki Casino Royal'de aksiyon sahnelerinin içeriği çok daha çarpıcıydı.
Bu filmde sahneler daha yavan kalmış. Bond kızlarıda öyle.
Bu yüzden bir evvelkine göre daha ivmesi düşük bir film.
Yine de izlenmeli diyorum.
P.S. I Love You
İkiside çok kaliteli oyuncu olunca film daha bir seyredilesi oluyor tabi.
Duygusal, hayata dair kılavuz niteliğinde bir aşk hikayesi.
Keyif alarak ve biraz da sulu gözlerle izledim.



5 Kasım 2008 Çarşamba

Ispanaklı Tavuk Sarma

Geçen haftadan beri gazetelerde, televizyonlarda bu “Hüseyin Üzmez vakası”nı takip ediyorum. Takip ediyorum ve görüyorum ki bağlı bulunduğu gazete ve onun zihniyetindekiler adama hiç tepki vermeyip, üstelik her şeyi yastık altı yaptılar. Aslında buna şaşırmamam gerekir, çünkü ne idüğü belirsiz bir raporla adam bir şekilde cezaevinden salıverildi zaten. Şimdi ben bu durumda ülkemin ne kadar vahim bir durumda olduğunun nasıl farkında olmam? Ve nasıl gelecekle ilgili endişeye kapılmam?
Hele eşi ve kendisinin, kameralara pişkin pişkin gülücükler saçmasının ardından nasıl bir yola doğru durmadan devam ettiğimizi düşünmem?

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu zaman bize bazı devrimleri de armağan etti. Bunlardan biri ve en önemlisi de kadın-erkek eşitliğine dayanan tekeşli aile yapısını içeren şu anki sistemimiz. Bu da kanunla zorunlu hale getirildi. Modern, gerici olmayan, çağdaş yaşamın gereği, olmazsa olmaz bir sistem bu. Ama ne yazık ki, Hüseyin Üzmez ve onun zihniyetindeki yobazlar bu çağda bile din hukuku ve emri adı altında resmi nikah dışında kaç tane olduğu belirsiz kadınlarla (ya da sübyanlarla ) beraber olup, bunun sevap olduğunu savunarak, kendi azgınlıklarının üstüne kılıf geçiriyorlar ve bir güzel harem kuruyorlar kendilerine. Cahil ve yine “dinimizin gereği buymuş” diye kendini kandıran akılsız kadınlarda böyle güle oynaya karşılıyor, baş tacı ediyor kocalarını.

Türkiye’de hayata geçirilmek istenen şey aşikar. Bu başımızdakilerden, yaşanan olaylardan da gün yüzüne çıkıyor işte. Asırlar önce oluşturulmuş Arap yaşam tarzı, modern yaşam tarzıyla değiştirilmeye çalışılıyor.Bu da gözümüzün içine içine sokuluyor böyle. Bu din istismarı değilse nedir? Laik ve modern düzene kılıç vurmak değil de nedir?

Ekranlarda, gazetelerde, ahlaktan, günahtan, dindarlıktan bahsedenler bir ellerini vicdanlarına koysunlar. Şimdi bu adam çok mu iyi yaptı da siz bu adamı yerden yere vurmayıp, gönül koymadınız ? İpini çekmediniz?

Çocukla, yetişkin arasındaki ayrımı yapamayan, çocuk intihara kalktığı halde, psikolojisi bozulmamış diyen bir cehalet ordusundan ne beklenir ki?

Şimdi Türkiye nereye gidiyor? diye sormayın.
Hala görmüyorsanız, bir göz doktoruna görünün.



Ben ıspanağa bayılıyorum. Onunla yemeklere değişik tatlar katmayıda seviyorum.Bu yemeği ilk defa denedim.Hem tadını, hem de görüntüsünü çok beğendim.Misafir ağırladığınız zaman sunum açısından iyi bir alternatif olabilir.





Malzemeler:


  • 2 adet tavuk göğsü (şinitzellik dilimlenip dövülmüş)
  • 1 kilo ıspanak
  • 1 paket pane harcı (Knorr)
  • Sıvı yağ
  • Tuz, karabiber, kimyon
  • Birkaç tane kürdan
Yapılışı:


  1. Ispanağı bol suda yıkayıp tutam tutam koparın (bıçakla kesmezseniz vitamini içinde kalır)
  2. Sıvıyağda ıspanağı kavurun.
  3. Tuz, karabiber ve kimyon ilave edin.
  4. Ispanak biraz soğuduktan sonra tavuk dilimlerinin içine sığacak miktarlarda koyup rulo şeklinde sarın.
  5. Açılmaması için yanlarından kürdanla tutturun.
  6. Bu şekilde pane harcına bulayıp kızgın yağda kızartın.

ÖNERİYORUUUM !

SAW - V
Testere-5
Devam niteliğindeki film, önceki filmlerdeki cinayetlerin flashbackle çözümlenmesini sağlıyor.
Gerilmek isteyenler yine izlesin fakat önceki 4 filmi izlemedilerse hikayeden bir şey anlamayacaklardır.
Geçenlerde yapılan ankette gelmiş geçmiş en iyi korku filmleri arasında ilk ona giren "Saw" 4. sırada.
Veronica Mars
Şu anda 2. sezonunu izliyoruz.
Esprileri hoş, hikayesi başarılı.
Konusu için,lisede, baba mesleği dedektiflik yapıp bundan parada kazanan, aşkları biraz karışık bir genç kızın maceraları desek yanlış olmaz.
Gençlerin keyifle takip edebilecği bir seri.