17 Nisan 2008 Perşembe

Mikrodalgada Kumpir

Pazar günü gözümüzü açar açmaz kendimizi Ikea’da bulduk.Ne zamandır gitmek istiyordum.Ama böyle erken gideceğimizi düşünmemiştim.Sabah yürüyüşe çıkacağımızı ve kahvaltılık bir şeyler alacağımızı düşünerek dışarı çıktım.Bir baktım, Azem arabaya doğru yöneliyor.
-Nereye hayatım?
-Ikea’ya.
-Aaaa bu saatte? Açılmış mıdır ki?
-Niye açılmasın, saat 10.00.? Hem bugün Pazar.Öğleden sonra çok kalabalık olur.(Özellikle alışveriş yapacaksak çok kalabalık ortamlardan olabildiğince uzak durmaya çalışırız.Asosyal değiliz ama aşırı kalabalık bizi bunaltıyor.Za
ten ne gezdiğinden, ne de alacağın şeyden bir şey anlıyorsun.Sürekli milletin nefesi ensende oluyor.Korkunç!)
-Haklısın.İyi o zaman.
Efendiiiiim.Ikea’ya vardık.Yukarı kata bir çıktık.Amanın !!! Restaurant bölümü hıncahınç dolu.İnsan kaynıyor ortalık.Kahvaltı ediyorlar.Millet geceden saati kurmuş, Pazar sabahın köründe buraya damlamış.Ne oluyor falan derken bir baktık.Kahvaltı tabağı+menemen=4 YTL.
Hah dedim, tamam.Olay anlaşıldı.Benim yurdumun insanı bu fiyatı duyar duymaz gelmiş buraya.”Ikea bahane, kahvaltı şahane” diyerek yumulmuşlar peynire,zeytine.
Yani ilk başta şunu söyleyeyim mağazanın pazarlama stratejisine hayran kaldım. “Alışveriş yaparken aç dolaşmayın” mantığıyla müşterilerini çekmeyi başarmış.İlk önce müşterilerinin karnını bir güzel doyuruyor.Sonra midenizin sesini değil, mağazanın içinde çalan müziği dinletiyor.Siz de mutlu, mesut ve tok bir şekilde dolaşmaya koyuluyorsunuz :D
Ikea bir İsveç markası.Bu markanın, 1920’li yıllarda İsveçli Ingvar Kamprad adındaki beş yaşındaki bir çocuğun kibritleri topluca alıp, ucuza ama yine de kar ederek satmasıyla başlayan bir tarihi var. O yüzden kaliteli ve ucuz bir marka deniyor. Gerçekten de, ürünlerin çoğu kaliteli ve ucuz.(Biraz pahalı olanlar da var, yok değil.O kadar olsun)
Her üründen bir çok çeşit var ve hepsi orijinal dizayn edilmiş.
Size de oluyor mu bilmiyorum.Mesela, bahçe ürünleri reyonundayken bir bahçem olması için müthiş bir istek duyuyorum. O masalar, sandalyeler, bahçe lambaları, rüzgar gülleri, hamaklar…vs. Yemyeşil ve çiçeklerle dolu bir bahçe hayal ediyorum.Hepsinin kokularını duyuyorum sanki. Onları suladığımı düşlüyorum falan filan. Ayyy hayal alemine daldım gene.
Neyse, her bölümü güzelce dolaştık. Aydınlatma reyonundan bir yer lambası aldım.Kendimi tutamayarak bardak, mum… vs. derken Azem alışveriş arabasını hızlı hızlı sürmeye başladı.(Korktu benden her şeyi alacağım diye herhalde :D) Kendime dedim "Pınar yavaşla, bütün mağazayı alman mümkün değil.İstersen birazı kalsın :D” İşte böyle :D
Ikea’yı seviyorum.Ne yapayım?

Evde kumpir yaptım.Ortaköy'e gitmeye gerek kalmadı :p

Malzemeler (2 kişilik):
  • 2 adet iri boy kumpirlik patates
  • 6 adet kokteyl sosis
  • 1 küçük kutu mısır
  • 3-4 adet kornişon turşu
  • Kaşar peyniri (rendelenmiş)
  • Tereyağı
  • İçine koymayı arzu ettiğiniz diğer malzemeler(salam,haşlanmış bezelye,kırmızı lahana,...vs)
  • Tuz,ketçap,mayonez

Yapılışı:

2 adet patatesi iyice yıkadıktan sonra büyük olan kapaklı mikrodalga fırın kabınıza (veya 180 derecede normal fırınınızda da tepsinize koyup pişirebilirsiniz)koyun.20-25 dakika kadar 600 derecede pişirin.Sonra çıkarıp patatesleri dik koyabileceğiniz kabınıza koyun.Ortalarından ikiye yarıp (kumpircilerde izlemişsinizdir) tereyağı ilave edip patateslere tereyağını bıçak yardımıyla yedirin.Biraz rendelenmiş kaşar peyniride koyup karıştırmaya devam edin.Sonra küçük küçük doğradığınız sosisleri ve kornişonları,mısırı ve istediğiniz diğer malzemeleri içlerine doldurun.En üste yine biraz kaşar peyniri rendesi koyup mayonez ve ketçapla süsleyin.

Kendinize iyi davranın :D


3 yorum:

Kızıl dedi ki...

İkea' yı çok seviyorum özellikle B.Paşa'dakini gez gez gez hatta alışveriş yap yine de birçok şeyde gözüm kalıyor:) Son gittiğimde bir kaç küçük şey alacağız düşüncesiyle farkında olmadan eşimle dünyanın alışverişini yapmıştık, oradan aldığım ve hala gözüm gibi baktığım mumlarımı ve küçük küçük eski kilimlerimi çok seviyorum. Bu arada kumpir süper görünüyor. Ama Ortaköy'e gitmezsem yaşayamam ben yaa, en kenardaki cafede rüzgar suratıma çarparken boğazı ve ailecek kurduğumuz "şimdi ne renk olacak köprünün ışıkları" oyununu oynamazsak olmaz... Hem ben zaten beceremem bu kumpiri evde yapmayı :) Sevgiler canım, görüşmek üzere...

kesmeşeker dedi ki...

Pandora'cım
Ben de Ortaköy'ü çok seviyorum.O manzarası,temiz havası,tekneyle boğaz turu falan tam bize göre.Kumpirleride çok lezzetli.Orada yemenin tadı başka yani.Şaka yaptım :)Ortaköy'süz olur mu?
Bu arada, istersen becerirsin kumpiri.Ama sen yinede topla aileyi Ortaköy'e git!
Köprünün ışıkları süper değil mi?Ne güzel bir şehirde yaşıyoruz :)

Kızıl dedi ki...

Kesmeşekeriiimm, "mutluluk tanımlama" oyunumuza katılırsan çok sevinirim canımmm. Bloguma bir gelirmisin. Sevgiler...