28 Ocak 2008 Pazartesi

Terbiyeli Dana Haşlama

Geçen gün bir yazı okudum.
Hepimizde ya da çoğumuzda olan bir hastalıktan bahsediyordu;”takıntılar”dan, yani “obsesif” olmaktan.
Düşündüm, acaba bende de çok takıntı var mı diye. Ben de, bu hastalığın yüksek boyutlarda olmadığını fark ettim ama yine de birkaç detay var beni etkileyen.
Benim aklıma ilk gelen takıntım, eğer aklıma bir soru takılmışsa, mesela bir film izlemişsem ve filmde daha önceden başka bir filmde seyrettiğim çok ünlü olmayan bir oyuncu varsa, onu daha önce nerede izlemiştim? sorusu kafama takılır ve hemen araştırırım.
Evimde misafir ağırlayacaksam, onlar gelmeden en az 1 saat önce bütün hazırlığım bitmiş olmalı. Son dakika panik atağı yaşamamalıyım. Bu beni çok gerer,elim ayağıma karışır ve huzursuz olurum.
Bir kitaba başlamışsam onu bitirmeden diğerine geçemem. Aklım ötekinde kalır, bu sefer kendimi yeni kitaba veremem.
Genellikle paraları cüzdanıma koyarken Atatürk resimleri üstüste gelecek şekilde yerleştiririm.
Terlikler ters dönmüşse muhakkak düzeltirim.
Yatak odamda bir böceğe rastladıysam, onu imha etmeden uyuyamam.
Gece zifiri karanlıktada uyuyamam.Hafif perdenin kenarından bir ışık huzmesi girmeli o zaman uyku moduna girebilirim.
Ayrıca saat tıklaması ve bilumum sesler de beni uyutmaz hatta gıcık eder.Odasında akvaryumu olan (akvaryumun motoru ne kadar sessiz ve kaliteli olsa da ses yapar), kuş kafesi olan ve mışıl mışıl uyumaya devam edebilenlere şaşırırım.(Misal erkek kardeşim Alper- ne kadar hayvan sevgisi olan biri olduğunu anlamışsınızdır-)
Bu takıntı mı bilmiyorum ama çoğu kimsede olduğu gibi bende de” insanın kendi düzenini daim ettirmek istemesi, her şeyi yerli yerinde görme isteği” var.
Lost dizisini izlemeden yapamam.Geçen günkü yazımda da bahsetmiştim.3 sezonu en az iki kere seyretmişimdir.
Son zamanlarda bloguma aman çok gecikmeden bir şeyler yazıp paylaşayım takıntısı hakim :p
Aklıma gelenler bunlar, daha da vardır belki ama demekki onlar çok etkili değil, hatırlayamadığıma göre.Benim takıntılarımda az değilmiş gerçi ama yine de hani atıyorum, içinden 7’ye kadar saymadan bir işe başlayamayanlardan,merdiven altı gördüğünde dua edenlerden, kara kedi görünce saçını çekenlerden, 13 rakamının uğursuzluğuna inananlardan…..vs. değilim.
Aaaaa bir takıntım daha var, yemek yapmak:) O takıntı değil ama keyif aldığım bir şey:) Hele birde yaptığım yemekler takdir görürse, bu anlamda pohpohlanırsam değmeyin keyfime.
Bu yemeği geçen hafta yaptım. Hem çok sağlıklı, hemde protein deposu.Bence diyet yapanların listelerine almaları gereken bir yemek.

Malzemeler:

  • 500 gr.dana eti (haşlamalık-hazır dilimlenmiş olanını aldım ben)
  • 1 orta boy soğan
  • 2 adet patates
  • 2 adet havuç

Terbiyesi için:

  • 1 adet limon
  • 2 yumurta sarısı
  • 1 yemek kaşığı un

Yapılışı:
Dana etlerini yıkadıktan sonra orta boy bir tencereye koyun.Etlerin üzerine 3-4 parmak geçecek kadar soğuk su koyun.1 orta boy soğanıda dörde bölüp tencerenin içine atın. Etleri haşlanmaya bırakın. Haşlanırken tencerenin üstüne çıkan köpükleri temizleyin.Sonra aşağı yukarı 2 parmak kalınlığında dilimlediğiniz havuçları katıp haşlamaya devam edin.Etleri arada bir kontrol edin.Pişmesine yakın yumuşamaya dönerken kalın küpler halinde doğradığınız patatesleri ilave edin.Biraz da tuz katın.Bu arada bir kaseye 1 limonu sıkın.Üzerine 2 yumurtanın sarısı, 1 silme yemek kaşığı un ilave ederek ve iyice çırparak terbiyesini hazırlayın. Patateslerde pişince yemeğin altını kapatıp terbiyesini ilave etmeye başlayın.Yalnız terbiyeyi dikkatli ilave etmek gerekiyor biliyorsunuz.Terbiyeyi yaptığınız kaseye yavaş yavaş birer kaşık yemeğin suyundan koyarak ve karıştırarak kasedeki terbiyenin sıcaklığını yemeğin suyunun sıcaklığına yaklaştırıyoruzki yumurtalar pişmesin.Yaklaşınca tencerenin üstünden yüksek bir mesafeden azar azar ve yemeği karıştırarak terbiyeyi yemeğe yediriyoruz.İşte bu kadar.
Sık sık yapmaya karar verdim bu yemeği.Çok hoşumuza gitti çünkü.İnsanın içini ferahlatan,hafif bir yemek.

Deneyin diyorum.

Görüşmek üzere …

7 yorum:

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Benim takıntım yok heralde ya.. Düşünüyorum bulamıyorum...

kesmeşeker dedi ki...

Biraz daha düşün bulursun bence :))

DÜDÜKLÜ TENCERE dedi ki...

Bu gün yazdıklarınız o kadar önemli ve önemsediğim konular ki, takılmadan geçemedim. Öncelikli olarak, sözünü ettiğiniz takıntıların tümünü kendi açımdan şöyle değerlendiriyorum. Terliğin dönmesi, para-cüzdan ve benzeri şeylerin insanı neden rahatsız ettiğini düşündüğünüz an sonuca ulaşabilirsiniz. Mükemmeliyetci insan karakterinin, davranışlarına bir yansımasıdır. Bu sınıfa dahil insanlar, hiç hata yapmak istemezler. Kendileri doğru olanı yaptıkları ve savundukları için, çevrelerinde bulunan hiç bir şeyin uygunsuzluğunu kabül etmezler. O yüzden, dışardan gözleyen sıradan insan için bu bir takıntı olarak yorumlanabilir. Oysa ki, mükemmeliyetci insan için bu herkesin uyması gereken basit bir görgü kuralı olduğunu varsayar.
Örnekler uzayıp gider ama, yorumda yorumluktan çıkar. Ben yine başladığım yere döneyim, terbiyeli dana haşlama yanında sade pirinç pilavı ve salata en büyük vazgeçemediğim takıntılarımdan bir tanesidir. Elinize sağlık, çok güzel görüntüsü yutkundurdu.

kesmeşeker dedi ki...

Dediğim gibi aslında büyük boyutta değil benimkiler.Her insanda olması
gereken şeyler aslında.Çok mükemmeliyetçi değilim ama yine de elimde olmadan düzeltiyorum işte :))
O gün bende haşlamanın yanına pilav ve salata yapmıştım:))

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Son zamanlarda bloguma aman çok gecikmeden bir şeyler yazıp paylaşayım takıntısı hakim :p

Bu takıntının hiç bitmemesini dileyen Biri:)

Cynthia dedi ki...

Hi there my friend! So nice of you to stop by my blog. Thank you for visiting.

I look forward to seeing you around.

kesmeşeker dedi ki...

Biyocum, teşekkür ederim.Aynı takıntıyı sana da diliyorum :))

Hi Cynthia,thank you for reply.
Your blog is amazing.
I will visit your blog as soon as possible.