22 Nisan 2008 Salı

Fındıklı Kurabiye

Biliyorsunuz Lost dizisinin “Sawyer”’ı Josh Holloway geçen hafta bir reklam filmi için ülkemize geldi.Gelir gelmez de öyle bir ilgi ve hayranlıkla karşılandı ki adam neye uğradığını şaşırdı. Her şeyin ölçüsünü ayarlayamadığımız gibi bunun da ölçüsünü kaçırdık maalesef.
Özellikle kadınlar, daha önce hiç yakışıklı bir star görmemiş gibi adamın etrafında pervane oldular.Hele hele Beyaz Show’u seyredenler bilirler.Programın konuklarından o ağırbaşlı, hanım hanımcık Bergüzar Korel bile “arkadaşlarım rica etti, size dokunabilir miyim?” gibi salakça bir soru sorarak arkadaşları uğruna kendini ekranda maymun etti. Hayır, anlamıyorum. Adam bir dünya starı olabilir, çok sevdiğin bir dizide hayranlıkla seyrettiğin biri olabilir.Yine de bu kadar şımartmanın, kendisini bir tanrı gibi hissetmesini sağlamanın ne alemi var ?Türklerin misafirperver olduğu bir gerçek.Bu güzel bir şey tabi. Misafiri en iyi şekilde ağırlamak, onu hoş tutmak, saygıda kusur etmemek yapılması gereken şeyler.Ve biz bu konuda asla mütevazı olamayız.Çünkü bu konuda gerçekten bence dünyada bir numarayız. Hatta kendimizi aşıp, adam için bir değil beş dansöz oynatmış bir milletiz.
Kadınlarımızın aklına şaşıyorum valla ! Ayol Türkiye’de hiç mi yakışıklı ve çekici (bu şekilde tanımlanıyor ya) erkek kalmadı. Ayşe Özyılmazel’in de dediği gibi adamın “İstanbul hatırası” olmak için bu kadar itişmeler, tepişmeler, ağzının suyunu akıtmalar, sanki Mango’da indirim varmış gibi dörtnala koşturmalar. İnanılır gibi değil !...
Sawyer beyefendi röportajlarında bizi çok asil bulduğunu belirtmiş (sağolsun), “Hepinizin çok şık ve pahalı giyinmesi beni çok şaşırttı. Her yerde lüks arabalar vardı. Sanki burası dünyanın en zengin ülkelerinden biri ve herkes yüksek tabakadan insanlar gibi dolaşıyor. "Beyaz Show"da da örnek vermiştim. Takım elbiseyle balık tutan adam gördüm. Burada sanki her şey first class.” demiş.
Kendisi ülkemizde sadece üç gün kalabildiği (boğaza nazır bir otelde) ve ona sadece madalyonun diğer tarafı gösterildiği için böyle bir izlenimde bulunması doğal.
Aslında bir yönden de haklı.Pahalı ve şık giyinme tutkusu hele hele yeni nesilde çok fazla. Çalışan ve 600-ytl. maaş alan bir genç bile adidas ayakkabı giyip, son model cep telefonu kullanabiliyorsa biz zengin bir ülkeyiz !!!
Böyle dünya starlarının ülkemize gelmesine karşı değilim.Türkiye’nin imajı ve daha iyi tanınabilmesi, kafalardaki soru işaretlerinin bir nebze giderilebilmesi için iyi olduğunu düşünüyorum hatta. Ama her gelene insan ötesi, tapılacak bir varlık gibi davranılması bence yanlış ve gereksiz ! Yanılıyor muyum?

Şimdi size çok basit ve lezzetli bir kurabiye tarifi vereceğim.Üstelik bunda un da kullanmanıza gerek yok. Acıbadem kurabiyesinin tadını bilirsiniz.Onun tadına benziyor.Tabi bu fındıklı olanı.

Malzemeler

  • 300 gr.fındık
  • 1 yumurta
  • 1 su bardağı pudra şekeri

Yapılışı:

Fındıkları rondoda un haline gelene kadar öğütün.Derin bir kapta bu üç malzemeyi iyice yoğurun. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp şekil verin. Pişirme kağıdı serdiğiniz fırın tepsinizin üzerine kurabiyeleri dizin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri sararana kadar pişirin.

Sütle, çayla süper giden bu kurabiyeleri vakit kaybetmeden deneyin.

Not: Fotoğrafta fındıklı kurabiyelerin hemen altındaki tarçınlı kurabiyelerin tarifi ise hemen şurada.



2 yorum:

Adsız dedi ki...

Fındıklı kurabiyeleriniz görüntüsü çok güzel,ellerinize sağlık.

Siz'e üst'te bulunan 'dumuro' ve benzeri yorumları kabül etmemenizi tavsiye ederim.

Bu mesajlar, virüs veya ajan oluyorlar. Blogunuzun şifresi bir gün kaybedebilirsiniz,dikkat edin.

Bu aralar bir kaç blogcu arkadaş, bu durmdan dolayı bloglarını kaybettiler,selamlar.

kesmeşeker dedi ki...

Doğru söylüyorsunuz.
Aslında kabul etmeden geldi bu yorum.
Tavsiyeniz ve yorumunuz için teşekkürler :)